Ceza Muhakemesi̇nde Ek Savunma Hakkı | 2025 - Akdemi̇r Hukuk
Buradasınız: Anasayfa / Blog
Ceza Muhakemesinde Ek Savunma Hakkı | 2025 - Akdemir Hukuk
Ceza Muhakemesinde Ek Savunma Hakkı | 2025 - Akdemir Hukuk

Ceza Muhakemesinde Ek Savunma Hakkı

Adil yargılanma hakkı, modern ceza muhakemesi sistemlerinin temel taşlarından biridir. Bu hakkın en önemli unsurlarından biri de savunma hakkıdır. Savunma hakkı olmadan adil bir yargılamadan söz edilemez. Ceza muhakemesinde sanığın kendisine yöneltilen suçlamalara karşı etkili bir savunma yapabilmesi, hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur.

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), savunma hakkının kullanılmasını sağlayan çeşitli düzenlemeler içermektedir. Bunlardan biri de 226. maddede düzenlenen ek savunma hakkıdır. Bu hak, yargılama sürecinde ortaya çıkan belirli durumlarda sanığa, savunmasını yeni koşullara göre hazırlama imkanı tanıyan özel bir güvencedir.

Ek savunma hakkı, yargılama sırasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi veya cezanın artırılmasını ya da güvenlik tedbirleri uygulanmasını gerektiren hallerin ortaya çıkması durumlarında, sanığın kendisini bu yeni durumlara karşı savunabilmesini sağlayan temel bir haktır. Bu hak, sanığın savunma imkanlarının kısıtlanmaması ve silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesi bakımından kritik öneme sahiptir.

 

Ek Savunma Hakkının Hukuki Dayanağı

Ek savunma hakkı, CMK'nın 226. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu madde, yargılama sürecinde suçun hukuki niteliğinin değişmesi halinde sanığa ek savunma hakkı tanınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu düzenleme, savunma hakkının kutsallığını ve hukukun üstünlüğü ilkesini yansıtmaktadır.

Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı ve meşru vasıtalarla savunma hakkı, ek savunma hakkının anayasal temelini oluşturmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinin 3. fıkrasının a ve b bentleri de bu hakkın uluslararası hukuki dayanağını teşkil etmektedir. Bu hükümler, suçlanan kişinin suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede haberdar edilme ve savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma haklarını güvence altına almaktadır.

AİHM içtihatlarında da vurgulandığı üzere, sanığın kendisine yöneltilen suçlamaların hukuki niteliğinden haberdar olması ve bu nitelendirmeye karşı savunma yapabilmesi, adil yargılanma hakkının özünü oluşturmaktadır. Ek savunma hakkı, bu temel garantinin yargılama sürecinde de etkin biçimde korunmasını sağlamaktadır.

 

Ek Savunma Hakkı Verilmesini Gerektiren Haller

Suçun Hukuki Niteliğinin Değişmesi (CMK m. 226/1)

CMK'nın 226/1 maddesi, suçun hukuki niteliğinin değişmesi durumunda sanığa ek savunma hakkı verilmesini öngörmektedir. Hukuki nitelik değişimi, iddianamede gösterilen kanun hükmünden başka bir kanun hükmünün uygulanması gerekliliğinin ortaya çıkması halinde söz konusu olur.

Bu durumda önemli olan, fiilin aynılığıdır. Mahkemenin, iddianamede anlatılan fiili değiştirmeksizin, yalnızca bu fiilin hukuki nitelendirmesini değiştirmesi halinde ek savunma hakkı gündeme gelir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen bir fiilin yargılama sırasında yağma suçunu oluşturduğunun anlaşılması durumunda, sanığa suçun bu yeni niteliğine göre savunma yapabilme imkanı tanınmalıdır.

Fiil kavramı, burada ceza muhakemesi hukuku anlamında tarihsel olay olarak anlaşılmalıdır. İddianamede anlatılan olayın sınırları değiştirilmeden, bu olayın hukuki değerlendirmesinin değişmesi söz konusudur. Ancak, iddianamede yer almayan bir fiil hakkında ek savunma hakkı verilerek hüküm kurulması mümkün değildir; bu durumda yeni bir iddianame düzenlenmesi gerekir.

Suçun hukuki niteliğinin değişmesi, sadece suç tipinin farklılaşması anlamına gelmez. Sevk maddelerinin iddianamede hiç gösterilmemiş veya eksik gösterilmiş olması durumunda da ek savunma hakkı verilebilir. Bu yaklaşım, savunma hakkının özüne uygun bir yorum tarzını yansıtmaktadır.

Cezanın Artırılmasını Gerektiren Hallerin İlk Defa Duruşmada Ortaya Çıkması (CMK m. 226/2)

CMK'nın 226/2 maddesi, cezanın artırılmasını gerektiren hallerin ilk defa duruşmada ortaya çıkması durumunda da sanığa ek savunma hakkı verilmesini düzenlemektedir. Bu durumda, yargılama sırasında iddianamede belirtilmeyen, cezayı ağırlaştırıcı nitelikli haller veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış durumlar ortaya çıkabilir.

Örneğin, kasten yaralama suçuyla yargılanan sanığın eylemini silahla gerçekleştirdiğinin duruşma sırasında anlaşılması halinde, bu durum cezayı ağırlaştıran bir nitelikli hal oluşturur. Böyle bir durumda, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan mahkumiyet kararı verilemez.

Bu noktada önemli bir husus, zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima durumlarıdır. Zincirleme suçun uygulanabilmesi için, zincirleme suçu oluşturan her bir fiil hakkında davanın açılmış olması gerekir. Aksi takdirde, ek savunma hakkı verilerek daha ağır ceza tayini, "davasız yargılama olmaz" ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Uygulamada karşılaşılan bir diğer sorun da iddianamede sanık hakkında talep edilen ceza indirimlerinin uygulanmamasıdır. Örneğin, iddianamede haksız tahrik veya teşebbüs hükümlerinin uygulanması talep edilmişken, mahkemenin bu hükümleri uygulamayarak daha ağır bir cezaya hükmetmesi durumunda, sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerekir.

Cezaya Ek Olarak Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanmasını Gerektiren Hallerin İlk Defa Duruşmada Ortaya Çıkması (CMK m. 226/2)

CMK'nın 226/2 maddesi aynı zamanda, cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektiren hallerin ilk defa duruşmada ortaya çıkması durumunda da ek savunma hakkı verilmesini düzenlemektedir. Güvenlik tedbirleri, suç işleyen kişi hakkında, koruma veya iyileştirme amacıyla uygulanan, fiil ve failin kişiliğinden kaynaklanan tehlikelilik halini önlemeye yönelik yaptırımlardır.

TCK'da düzenlenen güvenlik tedbirleri arasında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma, eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi, çocuklara ve akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, tekerrür, sınır dışı edilme ve tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri yer almaktadır.

Uygulamada en sık karşılaşılan durum, tekerrür hükümlerinin uygulanmasıdır. İddianamede talep edilmediği halde, yargılama sırasında sanığın mükerrir olduğunun anlaşılması halinde, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için ek savunma hakkı tanınması zorunludur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bazı kararlarında, adli sicil kaydı duruşmada okunarak sanığa diyeceklerinin sorulması halinde, tekerrür hükümlerinin uygulanması için ayrıca ek savunma hakkı verilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir. Ancak, adli sicil kaydının okunması, tekerrürün hukuki sonuçları hakkında sanığa yeterli bilgi sağlamak için yeterli değildir. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri gibi ağır sonuçlar doğurabilen tekerrür hükümleri için sanığa ek savunma hakkı tanınması, savunma hakkının özüne daha uygundur.

 

Ek Savunma Hakkının Kullanılması Usulü

Ek savunma hakkının kullanılması, belirli bir usule tabidir. Fiilin hukuki niteliğinin değişmesi veya cezanın artırılmasını ya da güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektiren hallerin ortaya çıkması durumunda, mahkeme sanığa ek savunma hakkı olduğunu bildirmeli ve savunma hazırlayabilmesi için süre isteyip istemediğini sormalıdır.

CMK'nın 226/3 maddesine göre, ek savunma verilmesini gerektiren hallerde, istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Bu sürenin ne kadar olacağı kanunda açıkça belirtilmemekle birlikte, AİHS'nin 6/3-b maddesi uyarınca sanığın savunmasını hazırlamak için "gerekli zamana" sahip olması gerekmektedir.

Ek savunma için verilecek süre, yargılama konusunun karmaşıklığına, suçun niteliğine, sanığın içinde bulunduğu duruma ve yargılamanın aşamasına göre değişebilir. Ancak, bu sürenin en az bir hafta olması, CMK'nın 176/4 maddesine kıyasen uygun olacaktır. Sanık veya müdafiin talebi üzerine bu süreden önce savunma yapılması da mümkündür.

CMK'nın 226/4 maddesine göre, ek savunma hakkına ilişkin bildirimler, varsa müdafie de yapılır ve müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır. Bu doğrultuda, sanığın hazır bulunmadığı duruşmada ek savunma hakkı müdafi tarafından kullanılabilir.

Uygulamada, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında ek savunma hakkını gerektiren bir durumu dile getirmesi halinde, duruşmada hazır bulunan sanığa mütalaaya karşı diyeceklerinin sorulması, ek savunma hakkının yerine getirilmesi için yeterli görülmektedir. Ancak, mütalaaya karşı diyeceklerin sorulması ile birlikte sanığa ek savunma hakkı olduğunun hatırlatılması ve süre isteyip istemediğinin sorulması, savunma hakkının daha etkin kullanılmasını sağlayacaktır.

 

Ek Savunma Hakkı Verilmemesi Halinde Ortaya Çıkan Hukuki Sonuçlar

Ek savunma hakkı verilmesi gereken hallerde bu hakkın tanınmaması, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. CMK'nın 289/1-h maddesine göre, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması, kesin hukuka aykırılık hallerindendir.

Bu nedenle, ek savunma hakkı verilmesi gereken hallerde bu hakkın tanınmaması veya gerekli sürenin verilmemesi, kanun yolu incelemesinde mutlak bozma sebebi oluşturur. İstinaf ve temyiz mercileri, ek savunma hakkının verilmemesini re'sen dikkate almak zorundadır.

Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. Ancak Yargıtay'ın bazı kararlarında, sadece sonuç cezaya bakarak ek savunma hakkı verilmemesinin sonuca etkili olup olmadığını değerlendirdiği görülmektedir. Bu yaklaşım, savunma hakkının özüne uygun düşmemektedir.

Ek savunma hakkı, sanığın kendisini savunmasını mümkün kılan temel bir hak olduğundan, bu hakkın ihlali sonuç cezaya etkili olmasa dahi, hükmün bozulmasını gerektiren bir usul hatasıdır. Savunma hakkı, sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir hak olarak değerlendirilmelidir.

 

Sanık Lehine Olan Değişikliklerde Ek Savunma Hakkı Tartışması

Uygulamada ve doktrinde tartışılan konulardan biri, değişen suç tipinin veya sevk maddelerinin sanığın lehine olması halinde ek savunma hakkı verilip verilmeyeceği hususudur. Bazı Yargıtay kararlarında, sanık lehine olan değişikliklerde ek savunma hakkı verilmesine gerek olmadığı belirtilmektedir.

Ancak, CMK'nın 226/1 maddesinde, hukuki nitelik değişiminin sanığın lehine veya aleyhine olması konusunda bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle, değişikliğin sanık lehine olması durumunda da ek savunma hakkı verilmesi, savunma hakkının bütünlüğü ve silahların eşitliği ilkesi açısından daha uygun olacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 21.06.2011 tarihli kararında, "iddianamede gösterilen suçtan daha az ceza verilmesini gerektiren hallerde bile sanığa veya müdafiine mutlaka ek savunma hakkı tanınması kabul edilmiştir" denilerek, bu yaklaşım benimsenmiştir. Bu karar, savunma hakkının güçlendirilmesine yönelik bir tutumu yansıtmaktadır.

Sanığın, kendisine isnad edilen fiil ve bu fiil nedeniyle uygulanacak kanun hükümleri hakkında tam bilgi sahibi olması, etkili savunma yapabilmesinin ön koşuludur. Bu nedenle, değişikliğin lehine olup olmadığına bakılmaksızın, sanığa yeni durum hakkında savunma imkanı tanınması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.

 

Ek Savunma Hakkının Adli Sicil Kaydının Okunması ile İlişkisi

Uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri, adli sicil kaydının duruşmada okunması veya anlatılmasının, ek savunma hakkı yerine geçip geçmeyeceği meselesidir. Özellikle tekerrür hükümlerinin uygulanması bağlamında bu konu önem kazanmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bazı kararlarında, adli sicil kaydı duruşmada okunarak sanığa diyeceklerinin sorulması ve sanığın herhangi bir itirazda bulunmaması halinde, tekerrür hükümlerinin uygulanması için ayrıca ek savunma hakkı verilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir.

Ancak, adli sicil kaydının okunması, tekerrürün tüm hukuki sonuçlarını anlamak için yeterli değildir. Sanık, tekerrürün mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri gibi ağır sonuçlarını bilemeyebilir. Ayrıca, hangi mahkumiyetin tekerrüre esas alınacağı ve tekerrür koşullarının oluşup oluşmadığı gibi hukuki değerlendirmeler, hukuk bilgisi gerektiren konulardır.

Bu nedenle, adli sicil kaydının okunması veya anlatılmasının ardından sanığın herhangi bir itirazda bulunmaması, ek savunma hakkının kullanılması olarak değerlendirilmemelidir. İddianamede talep edilmeyen tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için sanığa ek savunma hakkı tanınması, savunma hakkının özüne daha uygundur.

 

Görevsizlik Kararında Ek Savunma Hakkı

CMK'nın 6. maddesi, "duruşmada suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez" hükmünü içermektedir. Bu düzenleme, yargılamanın uzamasını önlemeye yönelik olmakla birlikte, ek savunma hakkı bakımından bazı sorunlar ortaya çıkarabilmektedir.

Cumhuriyet savcısı tarafından daha ağır bir suç olarak nitelendirilen fiilin, duruşmada daha hafif bir suçu oluşturduğu anlaşılırsa (örneğin, yağma olarak nitelendirilen fiilin hırsızlık suçunu oluşturması), görevli mahkeme görevsizlik kararı veremeyecek, sanığa ek savunma hakkı vererek hükmünü kuracaktır.

Buna karşılık, Cumhuriyet savcısı tarafından daha hafif bir suç olarak nitelendirilen fiilin, duruşmada daha ağır bir suçu oluşturduğu anlaşılırsa (örneğin, hırsızlık olarak nitelendirilen fiilin yağma suçunu oluşturması), görevli olmayan mahkeme görevsizlik kararı vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderecektir.

Yargıtay'ın bazı kararlarında, görevsizlik kararının okunmasının ardından sanığa diyeceklerinin sorulmasıyla ek savunma hakkının yerine getirildiği kabul edilmektedir. Ancak, görevsizlik kararı okunduktan sonra sanığa, ek savunmasını hazırlayabilmesi için süre isteyip istemediğinin de sorulması, savunma hakkının etkin kullanımı için daha uygun olacaktır.

 

Ek Savunma Hakkında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi Uygulamaları

Ek savunma hakkıyla ilgili Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında çelişkili yaklaşımlar gözlemlenmektedir. Bazı kararlarda savunma hakkının özüne uygun yorumlar yapılırken, diğer kararlarda daha şekilci yaklaşımlar benimsenmektedir.

Özellikle, iddianamede yer alan fiilin hukuki niteliğinin değişmesi durumunda, bazı mahkemelerin aynı fiil için hem beraat kararı hem de vasıf değişikliği nedeniyle mahkumiyet kararı verdiği veya suç duyurusunda bulunduğu görülmektedir. Bu uygulama, "non bis in idem" (aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz) ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Yargıtay'ın bazı kararlarında, ceza miktarının azalması durumunda ek savunma hakkı verilmemesinin sonuca etkili olmadığı belirtilmektedir. Ancak, savunma hakkı sadece ceza miktarına odaklı değil, sanığın kendisini yargılandığı suç tipi hakkında savunabilmesini sağlayan temel bir haktır.

İçtihat birliğinin sağlanması, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun savunma hakkını güçlendiren kararlarının daha fazla benimsenip yaygınlaştırılması gerekmektedir.

 

Ceza Muhakemesinde Ek Savunma Hakkına İlişkin Sık Sorulan Sorular

1. Ek savunma hakkı talep edilmediğinde mahkeme re'sen bu hakkı tanımak zorunda mıdır?

Ek savunma hakkı verilmesi gereken hallerde, sanık veya müdafi tarafından talep edilmese dahi, mahkeme re'sen bu hakkı tanımak zorundadır. Ek savunma hakkı verilmesi, savunma hakkının etkin kullanımını sağlayan zorunlu bir usul kuralıdır ve mahkemenin resen gözetmesi gereken bir husustur.

2. İddianamede farklı suçlardan dava açılmış, ancak tek suçtan ceza verilmiş ise ek savunma hakkı gerekir mi?

İddianamede farklı suçlardan dava açılmış, ancak yargılama sonucunda bu suçlardan sadece birinden ceza verilmiş ise, bu durum diğer suçlardan beraat anlamına gelir ve ek savunma hakkını gerektirmez. Ancak, iddianamede yer alan suçların hiçbirinden ceza verilmeyip, tamamen farklı bir suçtan hüküm kurulacaksa, ek savunma hakkı tanınmalıdır.

3. Sanık duruşmaya hiç katılmamışsa, ek savunma hakkı nasıl kullandırılır?

Sanık duruşmaya hiç katılmamışsa, ek savunma hakkı CMK madde 226/4 uyarınca müdafie tanınabilir. Sanığın müdafii de yoksa, mahkeme önce sanığa ulaşmaya çalışmalı, ulaşamaması durumunda ise sanık için bir müdafi görevlendirerek ek savunma hakkının kullanılmasını sağlamalıdır.

4. Ek savunma hakkı kullandırıldıktan sonra, tekrar yeni bir değişiklik olursa ne yapılmalıdır?

Ek savunma hakkı kullandırıldıktan sonra, yargılama sürecinde tekrar yeni bir değişiklik (örneğin suçun niteliğinin tekrar değişmesi veya yeni bir ağırlaştırıcı nedenin ortaya çıkması) olursa, sanığa veya müdafie bu yeni durum için de ek savunma hakkı tanınmalıdır.

5. Basit yargılama usulünde ek savunma hakkı nasıl kullandırılır?

Basit yargılama usulünde de ek savunma hakkının tanınması zorunludur. CMK'nın 251. maddesi kapsamında uygulanan basit yargılama usulünde, mahkeme suçun niteliğini değiştireceği veya cezayı artıran/güvenlik tedbiri gerektiren bir durum tespit ettiğinde, bu hususları sanığa bildirerek yazılı savunmasını almalıdır.

6. Savcının esas hakkındaki mütalaasında talep ettiği suç vasfı değişikliği, ek savunma yerine geçer mi?

Savcının esas hakkındaki mütalaasında talep ettiği suç vasfı değişikliği tek başına ek savunma yerine geçmez. Mütalaada suç vasfının değiştirilmesi talep edilse bile, mahkeme bu değişikliği benimsiyorsa, sanığa ek savunma hakkı tanımalıdır. Ancak Yargıtay bazı kararlarında, sanığın mütalaaya karşı beyanlarının alınmasını yeterli görmektedir.

7. Ek savunma için verilen sürenin uzatılması mümkün müdür?

Evet, ek savunma için verilen sürenin uzatılması mümkündür. Sanık veya müdafi, savunmanın hazırlanması için verilen sürenin yetersiz olduğunu gerekçeleriyle birlikte mahkemeye bildirerek ek süre talep edebilir. Mahkeme, davanın özelliklerine ve savunmanın gerektirdiği hazırlık çalışmalarına göre bu talebi değerlendirmelidir.

8. Çocuk mahkemelerinde ek savunma hakkı nasıl kullanılır?

Çocuk mahkemelerinde de ek savunma hakkının kullanılması zorunludur. Suça sürüklenen çocuk hakkında ek savunma hakkı, hem çocuğun kendisine hem de müdafie tanınmalıdır. Çocuk mahkemelerinde müdafi bulundurulması zorunlu olduğundan, ek savunma hakkı müdafi aracılığıyla etkin şekilde kullanılmalıdır.

9. İstinaf aşamasında ilk kez ortaya çıkan değişiklikler için ek savunma hakkı gerekir mi?

Evet, istinaf aşamasında ilk kez ortaya çıkan değişiklikler için de ek savunma hakkı tanınması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinden farklı bir suç nitelendirilmesine gidecekse veya ilk kez cezayı ağırlaştırıcı/güvenlik tedbiri gerektiren bir hal tespit ederse, sanığa ek savunma hakkı vermelidir.

10. Müsadere kararı verilirken ek savunma hakkı tanınmalı mıdır?

Evet, iddianamede müsadere talebinin bulunmadığı durumlarda, yargılama sırasında bir eşyanın müsaderesine karar verilecekse, bu güvenlik tedbiri için sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Müsadere, mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde bir güvenlik tedbiri olduğundan, CMK 226/2 kapsamında değerlendirilmelidir.

11. Uzlaştırma kapsamındaki bir suçun uzlaştırma kapsamı dışında bir suça dönüşmesi halinde ne yapılmalıdır?

İddianamede uzlaştırma kapsamında olan bir suçun, yargılama sırasında uzlaştırma kapsamı dışında bir suça dönüşmesi halinde, öncelikle sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Bu durumda artık uzlaştırma hükümleri uygulanamayacak, değişen suç vasfına göre yargılamaya devam edilecektir.

12. Hüküm verilmeden önce, sanığın son sözünün alınması ek savunma yerine geçer mi?

Hayır, CMK'nın 216. maddesi uyarınca hüküm verilmeden önce sanığa son sözünün sorulması, ek savunma hakkının yerine geçmez. Son söz, sanığın yargılama sürecinde son olarak düşüncelerini açıklama imkanı iken; ek savunma hakkı, değişen hukuki duruma karşı savunma yapma imkanıdır ve usulüne uygun olarak kullandırılmalıdır.

13. Kovuşturmanın ertelenmesi kararından sonra yeniden görülen davada ek savunma gerekir mi?

Kovuşturmanın ertelenmesi kararından sonra, erteleme koşullarının ihlali nedeniyle yeniden görülen davada, suçun hukuki niteliğinde değişiklik olması veya cezayı ağırlaştırıcı/güvenlik tedbiri gerektiren bir durum ortaya çıkması halinde, sanığa mutlaka ek savunma hakkı tanınmalıdır.

14. Yargıtay bozma kararından sonra yapılan yargılamada ek savunma hakkı gerekir mi?

Yargıtay bozma kararından sonra yapılan yargılamada, bozmadan önceki hukuki nitelendirmeden farklı bir nitelendirmeye gidilecekse veya cezayı ağırlaştırıcı/güvenlik tedbiri gerektiren yeni bir durum tespit edilirse, sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Bozma kararında bu hususlara değinilmiş olsa bile, yeniden yargılama sırasında ek savunma hakkı verilmelidir.

15. Sanığın akıl hastalığı nedeniyle savunma yapamadığı durumlarda ek savunma hakkı nasıl kullanılır?

Sanığın akıl hastalığı nedeniyle savunma yapamadığı durumlarda, ek savunma hakkı müdafi aracılığıyla kullanılır. Ayrıca, CMK'nın 74. maddesi uyarınca sanığın akıl hastalığı nedeniyle muhakemeye katılma yeteneğinin olup olmadığı değerlendirilmeli ve gerekirse yargılama CMK'nın 223/8 maddesi uyarınca durmalıdır.

16. Duruşmada suçun unsurlarında değişiklik olmadan sadece kanun numarasının değişmesi ek savunma hakkını gerektirir mi?

Duruşmada suçun unsurlarında herhangi bir değişiklik olmadan, sadece uygulanacak kanun maddesinin numarasının değişmesi (örneğin yanlış yazılan madde numarasının düzeltilmesi) kural olarak ek savunma hakkını gerektirmez. Ancak yeni maddenin içeriği farklıysa, ek savunma hakkı tanınmalıdır.

17. İddianamede gösterilen sevk maddelerinde değişiklik yapılmayıp, farklı fıkranın uygulanması durumunda ek savunma hakkı gerekir mi?

İddianamede gösterilen sevk maddelerinde değişiklik yapılmayıp, aynı maddenin farklı fıkrasının uygulanması durumunda, bu değişiklik sanığın aleyhine bir sonuç doğuruyorsa veya suçun niteliğini değiştiriyorsa, ek savunma hakkı tanınmalıdır. Örneğin, TCK'nın 86/1. maddesi yerine 86/3. maddesinin uygulanmasında ek savunma hakkı gereklidir.

18. Haksız tahrik indirimi yapılmayacağı halde, ek savunma hakkı tanınmasının gerekip gerekmediği konusunda farklı görüşler nelerdir?

Haksız tahrik indirimi yapılmayacağı halde ek savunma hakkı konusunda iki görüş bulunmaktadır: Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bir görüşüne göre, iddianamede yanılgıyla gösterilen indirim nedenlerinin uygulanmaması, ek savunma hakkını gerektirmez. Karşı görüşe göre ise, iddianamede talep edilen haksız tahrik indiriminin uygulanmaması, cezanın artmasına yol açacağından, ek savunma hakkı tanınmalıdır.

19. Duruşma tutanağına ek savunma hakkı verildiğinin yazılmaması hukuki bir sorun oluşturur mu?

Evet, duruşma tutanağına ek savunma hakkı verildiğinin yazılmaması ciddi bir usul hatası oluşturur. CMK'nın 221. maddesi uyarınca duruşma tutanağı, duruşmada yapılan işlemlerin delilidir. Ek savunma hakkının usulüne uygun verildiğinin ispatı için, bu hususun tutanağa açıkça yazılması gerekir. Aksi halde, savunma hakkının kısıtlandığı iddiası doğabilir.

20. Sanığın CMK 226 kapsamında verilen ek savunma hakkını kullanmak istememesi halinde ne yapılmalıdır?

Sanığın CMK 226 kapsamında verilen ek savunma hakkını kullanmak istememesi halinde, bu durum açıkça tutanağa geçirilmelidir. Sanığın ek savunma yapmak istemediğini açıkça beyan etmesi, bu hakkından feragat ettiği anlamına gelir. Ancak mahkeme, sanığa ek savunmanın önemini hatırlatmalı ve savunma için süre isteyip istemediğini de sormalıdır.

 

 

Akdemir Hukuk Bürosu

Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. Ceza hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.

 

Detaylı Bilgi İçin Hemen Bizi Arayın

WhatsApp İletişim

0 505 589 86 36